LG Electronics


LG Electronics, yeni IPS ekranlarının tanıtımı ilginç bir video çalışmasına imza attı. ‘Gerçek gibi ve korkutucu’ isimli video, YouTube’da iki hafta gibi kısa bir sürede 14 milyon kişi tarafından izlendi. Dünya çapında büyük ilgi çeken videoda, asansöre binenlerin aniden ayağının altındaki zemin parçalara ayrılıyor ve asansörün altında bir derinlik oluşmuş hissi yaratılıyor. Böylece IPS ekranların kullanıcıya sunduğu gerçeğe yakın görüntü kalitesi vurgulanıyor

Dünya’nın İlk Anında Postalama Üretimi

Dünya’nın ilk anında postalama üretimi Kanada’da gerçekleştirildi. Bu anında postalama çalışmasında, Porche araçlar, posta yollanacak evlerin önünde görüntülenip, bu görüntülerden elde edilen bröşürler anında evlere dağıtılıyor.

Pfaff Auto: Instant Direct Mail from Lowe Roche Advertising on Vimeo.

Ajans: Lowe Roche, Toronto, Kanada
Kreatif Yönetmenler: Dave Douglass, Pete Breton
Sanat Yönetmeni: JP Gravina

Bir Pazarlama Miti: Kodak

Al Ries, Ad Age’deki yazısında harika bir konuya değinmiş. Yazı, Kodak ile ilgili. Özetlemek gerekirse;

Kodak, 1996’da Interbrand tarafından Disney, Coca-Cola ve McSonald’s ardından dördüncü en değerli marka olarak sıralanmış. Bu gün Disney’in değeri 70 milyar $, Coca-Cola’nın değeri 154 milyar $, McDonald’s değeri 104 milyar $. Kodak ise iflasını istemiş durumda. Peki, en değerli dördüncü markanın değeri nasıl bu kadar düştü?
Bu konuda herkesin bir fikri var. Eğer özetlemek gerekirse; “Kodak dijital çağa uyum sağlayamadı, geçmişte takılıp kaldı, dijital kameraların popülerliğini anlamakta gecikti”.
Fakat gerçek bundan biraz farklı:
– İlk dijital kamerayı 1976 yılında Kodak icat etti,
– Dünyanın ilk 1,4 milyon megapixellik kamerasını 1986 yılında Kodak’ın icat etti,
– 1986 ile 1994 yılları arasında Ar-ge’ye 5,5 milyar dolar yatırdı,
– Dijital fotoğrafçılık alanında binlerce patenti var ve yakın bir zamanda bazı patentlerinin ihlal davalarından dolayı Samgung’dan 550 milyon dolar, LG’den 400 milyon dolar kazandı.
Görüldüğü gibi, dijital kamera meselesine Kodak kadar yatırım yapan başka bir firma yok.
Kodak’ın başarısızlığının ardında yatan en önemli konu, Kodak markasının ‘dijital kamera’ değil ama ‘fotoğraf filmi’ anlamına gelmesi. Kategoriler değiştiğinde, Kodak’ın zamanda sıkışması ve yeni bir isim ortaya koymaması. Kodak’ı bu sıkışmadan kurtarabilecek tek şey, yeni kategoriye Kodak haricinde bir isim vermesi olabilirdi.

Al Ries’ın da söylediği gibi, bazen iyi bir isme sahip olmak bir şirketin en büyük belası olabiliyor. Özellikle yeni bir ürün kategorisi ortaya çıktığında, bu kategoriyi yeni bir isimle desteklemek en akılcı çözüm olabiliyor.

Hınzır Pazarlama (Mischievous Marketing)

Pazarlama; kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayacak değişimleri (değiş-tokuşu) gerçekleştirmek üzere; fikirlerin, çözümlerin, malların ve hizmetlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, dağıtılması ve tutundurulması için yapılan işletme faaliyetleri sistemi olarak tanımlanabilir. Bir başka kaynakta ise pazarlama, fiyat dışındaki faktörler ile nasıl mücadele edileceğinin cevabı olarak tanımlanmıştır.
Üretim olanaklarının artması, tüketicilerdeki değişim ve işletmelerin kuruluş amaçlarının değişmesi, pazarlama anlayışının da sürekli olarak değişmesine sebep olmuştur. 1930 öncesinde tamamen üretime odaklı olan pazarlama, günümüzde tüketicinin istek ve ihtiyaçlarına yönelmiştir.
Pazarlamadaki bu değişim ve gelişme, pazarlamanın odak noktasının ticari işlemlerin yürütülmesi yerine müşteri ilişkilerine doğru kaymasını sağlamıştır. Bu dönem içerisinde işlemler değil ilişkiler önemli hale gelmiştir. Pazarlamadaki bu değişimler, yeni bir çok pazarlama stratejisinin oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bunlardan bir tanesi ise Ray Simon tarafından ortaya atılan ve “hassas bir şekilde hedef alınmış muhtemel müşterilere ulaşmak için uygulanan, geleneksel olmayan, çoğu kez cesur, gözü pek, atılgan, ekseriya nükteli, neşeli ve bazen meşru sınırları zorlayan pazarlama stratejileri” olarak tanımlanan hınzır pazarlamadır. Hınzır pazarlama, özellikle son yıllarda birçok farklı ürün ve hizmetin pazarlamasında etkin olarak kullanılmış bir pazarlama stratejisidir. Okumaya devam et

Jockey İç Çamaşırları

jockey_web.gifjockey_web.gif

Jockey İç Çamaşırları, bir ağızdan ağıza pazarlama (WOMM) kamanyası başlatabilmek için  harika bir yöntem deniyor; “en iyi dans eden kim?”… Web sitelerinde bir yarışma düzenliyorar, kazanan $5000’lik ödülün sahibi olacak. Katılabilmek için, iç çamaşırlarınızla yaptığınız en iyi dansın videosunu siteye yolluyorsunuz. Ziyaretçiler, yollanan videoları oyluyor ve en iyiyi belirliyorlar. Marka yaratmak için harika bir kampanya…

Jockey İç Çamaşırları’nın sitesine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

PIXMAN – Kentli Gezgin Medya

pixman.gif

Marketingist’i gezerken rastladım, alternatif medyaya harika bir örnek; Pixman

 17″ büyüklüğünde LCD ekranlar  taşıyan, 2×20 watt dijital ses sistemi ile  donatılmış yürüyen bir medya tarafından reklamnınız yapılıyor. Ağızdan ağıza pazarlamayı  başlatmak için harika bir yol. (Daha fazla bilgi  için;  http://www.pixmanturkey.com/ )

PazarlamaMakaleleri.com

 

PazarlamaMakaleleri.com, internetteki en büyük pazarlama makaleleri arşivini barındırma yolunda ilerliyor. Kategorilere göre ayrılmış makaleler herkese açık; makaleleri okumak için üyelik gerektirmiyor. Kullanıcılar, makalelere yorum yazabiliyorlar ve makaleleri oylayabiliyorlar.

Sitede bulunan makaleler;

  • Klasik Pazarlama
  • Gerilla Pazarlama
  • Ağızdan Ağıza Pazarlama
  • E-Pazarlama
  • Mobil Pazarlama
  • Halkla İlişkiler
  • Reklam
  • Gizli Müşteri
  • Diğer kategorilerine ayrılmış durumda.

Pazarlama için harika bir kaynak site!

Al-Quds Jeans

Al Quds Jeans İtalya’da kurulu bir firma. Kot üretiyor. Hedef kitle olarak Müslümanları seçmiş, Müslümanlara özel tasarımlar yapıyor. Tasarımlarda 3 ana özellik öne çıkıyor;
– Kotlar, namaz kılarken kullanıcının rahatça secde etmesine izin verecek şekilde üretilmiş. Bel kısmı yüksek, bacak kısmı geniş.
 – Üretilen kotların büyük cepleri var. Böylece kullanıcı, namaz kılarken, taşımak zorunda olduğu tüm aksesuarları koyabiliyor.
– Kotların tüm dikiş iplikleri yeşil renkte.
Fikir o kadar başarılı olmuş ki, İtalya’daki Carrefour, hemen 9500 adet sipariş vermiş.
Pazarı küçültüp, niş bir alanda faaliyet göstermek için harika bir fikir!

Sözcüklerin Sihirli Dünyası

Geçen haftaki BusinessWeek’den;

Ağızdan ağza pazarlama klasik reklam mecralarına korku salıyor. Önemli olan ise onu keşfetmek.

Barış İnce

Efsane bu ya… Evvel zaman içinde İzmir’in Çeşme ilçesinde Cbly isminde bir kız yaşar. Bu kızın babası bir ölümlü, annesi ise dağlarda yaşadığı sanılan Nympha adlı peri kızlarından bir tanesidir. Cbly annesine güzelliğinin ve sağlığının sırrını sorar. Babası erkenden öteki dünyaya göçmüş, annesi ise sapasağlam yaşamaktadır. Cbly’nin annesi, şu an Ilıcalar denen mevkideki kaplıcaları işaret eder: “İşte güzelliğimin ve sağlığımın sırrı…” Cbly buradaki suları keşfeder ve efsaneye göre tam 990 yıl yaşar. O günden bugüne Çeşme’deki kaplıcaların şifalı olduğuna inanılır. Kulaktan kulağa yayılan bu söylencenin doğruluğuna inanan artık pek olmasa da, Çeşme’nin termal suları ünlenmiştir bir kere… Kimi bilimsel kanıtlarla da taçlanan şöhret şu anda dünyaya yayılmış durumda. Bu tarihi yörenin tanıtımı için harcanan milyar dolarlar mı daha etkili olmuştur yoksa Cbly’nin hikayesi mi? Hangi reklam filmi ya da sloganı binlerce yıl boyunca dilden dile dolaşabilir ki? Ancak bir efsane yaratırsanız bu sonsuzluğa erişmiş olursunuz. İşte markanız ya da ürününüz içinde bu geçerli. Bir efsane yaratmak…

Ağızdan ağza pazarlamada uzmanlaşmış Amerikalı araştırmacı George Silverman Mediacat’in düzenlediği WOMM (Word of Mouth Marketing) konferası için Türkiye’ye geldiğinde, sarf ettiği bir söz oldukça konuşuldu. Diyordu ki Silverman, “Bence Adem, Havva’ya elmayı ağızdan ağza pazarlama sayesinde yedirdi.” Belki de en eski ikna metodu budur gerçekten. Elmayı pazarlayan şeytan, reklam yapmak yerine Havva’nın ikna kabiliyetinden yararlanmayı seçti. Basitçe karikatürize edilen bu durum aslında insanların, başkalarının fikirlerini ne kadar önemsediğini gösteriyor. Silverman, “Kulaktan kulağa yayılan mesaj sizin en güvenilir satışçınızdan bile daha fazla etki yaratır. Reklam ve diğer araçlara göre de daha fazla insana, daha hızlı bir şekilde ulaşır” derken tam da bunu kastediyor. İnsanlar satışçıların fikrindense tüketicilerin fikrinden daha çok etkileniyor.

Hal böyle olunca pazarlama guruları da yeni bir kavram yarattı. Aslında yaşamın içerisinde yıllardır var olan bir olguyu belli bir konsepte oturtmaya başladı: Ağızdan ağza pazarlama. Bu yeni kavram her yeni olgu gibi merak, heyecan, çekince, önyargı, ürkme gibi duyguları da beraberinde getirdi. Balıklama atlayıp onu çağın buluşu gibi görenler de var, ihtiyatlı yaklaşanlar da… Ve ağızdan ağza pazarlama öyle ya da böyle hayatımıza girdi. O zaman reklamcıların yapması gereken şey, “Bu kavram ekmeğimizle oynar mı” diye düşünmektense, onu lehine çevirmeye çalışmak. Her türlü yenilik için geçerli olduğu gibi…

Nerden Çıktı Şimdi?

Ağızdan ağza pazarlamayı bir konsepte oturtmak gerekirse, tüketicilerin bir marka yada ürün hakkında konuşmasını ve üçüncü kişilere anlatması olarak açıklamak mümkün. Pazarlama danışmanı Zeki Yüksekbilgili, “Müşterilerinizin ürünüz hakkında konuşması için nedenler yaratmak, onlara ürününüzü başka yerlerde anlatmak için doneler sağlamak” diye açıklıyor ağızdan ağza pazarlamayı. Bu kavramın pazarlamacıların bu kadar ilgisini çekmesinin de pek çok nedeni var. George Silverman, “Bir kişi bir bilgiyi 25 kişiye söylemesinin ardından 25 kişini yeni bir 25 kişiye söylemesi ile o bilgi 625 kişiye yayılır. İkinci halkada bu 15 bini aşar. 5’inci halkada ABD nüfusu kadar yani 244 milyon insana 6’ncı halkada ise 6 milyar, yani dünya nüfusu kadar insana yayılır” diyor. Böyle hızlı ve ucuz bir yöntem günümüz pazarlama sektörü için bulunmaz bir fırsat. Çünkü pazarlamada rekabet giderek artıyor ve buna paralel olarak pazarlama ve reklam bütçeleri de büyüyor. Böylesi bir ortamda markanın yada ürünün ağızdan ağza yayılması hem hızlı hem de ucuz bir yöntem olarak göze çarpıyor. Öte yandan sosyal ağlar, sanal komüniteler giderek yaygınlaşıyor. İnsanlar evlerinde oturup dünyanın dört bir yanından insanlarla belli konuları tartışabiliyor. Pazarlamacılara olan güven her geçen gün azalırken bu yeni arkadaşlara güven artıyor. Pek çok blog, forum, komünite bir ürün yada marka hakkında fikir alışverişine olanak tanıyor. Sanal tavsiyeler reklamdan daha etkili görünüyor. AC Nielsen Türkiye Genel Müdürü Ali Danış “Coğrafi sınırların hiçbir hükmü kalmadı, keza hız/zaman faktörü önemli. Bir sözcük veya görüntü 2 saniyede dünya turu atabiliyor. Böyle bir ortamda 3 milyar dolara mal olacak bir markalaşma sürecini belki 3 bin dolara başarma imkanı var. Kısacası WOM etkisi daha önce düşünülemeyen boyutlara ulaştı” diyor.

Efsane Markalar

Dünya’da ağızdan ağza yayılmayı keşfeden pek çok marka var. Belki de ilk olarak saymamız gereken Harley Davidson. Harley’in reklamını, promosyonunu görmek pek mümkün olmaz. Ancak, Harley Efsanesi tüm dünyaya yayılmıştır. BZZ Agent adlı bir ağızdan ağza pazarlama ajansının sahibi olan Dave Balter, Harley Davidson için şunları söylüyor: “Herkesin konuştuğu bir marka, iyi bir ürün, kendiliğinden yaratılmış bir moda… Yayılmaması imkansız.” Harley Sahipleri Grubu’nun yaptığı organizasyonların etkisi ise yadsınamaz. George Silverman ise örnek olarak Google’ı veriyor. Silverman, “İnsanlar Google ortaya çıktıktan sonra 1 ay içinde Google’ı biliyordu” diyor.

Howard Schultz, 2 tane dükkandan ibaret olan Starbucks Cafe’de çalışırken dünyanın en büyük kahve zincirinin başına geçebileceğini tahmin etmiş miydi bilinmez. Ancak şu anda ağızdan ağza pazarlamanın öneminin fazlasıyla farkında olsa gerek. Starbucks Türkiye’ye geldiğinde televizyonlarda reklamını gören olmuş muydu? Cevabınız hayır olacak. Yurtdışına giden ve bu kahve zincirini gören pek çok Türk, yurda döndüğünde bu markayı anlatmaya başladı. Starbucks Türkiye’ye gelmeden çok önce fanatikleri oluşmuştu bile. Schultz’a ise ortağı Al Shaya ile Türkiye pazarına girmek kaldı.

Öte yandan Anita Rodick’in kendi ihtiyaçlarından yola çıkarak üretmeye aşladığı doğal ve ekolojik kozmetik ürünleri markası The Body Shop da ağızdan ağza pazarlamaya iyi bir örnek. The Body Shop, hiç reklam yapmadan doğan bir marka. Çevreci imajı ve çekici ürünleri ile pazarda kendisine önemli bir yer elde etti sonra da 1.1 milyar dolar gibi müthiş bir rakama L’Oreal’e satıldı.

Kimi markaların fanatik müşterileri ise o markayı ağızdan ağza yaymakla yetinmiyor. Apple’ın iPod’unun reklam stratejisi, California’lı bir öğretmene pek de yeterli gelmemiş. George Masters adlı bu öğretmen kendi iPod reklamını kendisi hazırlamış ve internette yaymaya başlamış. Yüzbinlerce kez izlenen bu video, müşterinin gönlünü fethetmenin ne kadar önemli olduğunu anlamak için iyi bir örnek.

Türkiye’de Ağızdan ağza Pazarlama

Türkiye’de ağızdan ağza yayılarak satışlarını arttıran pek çok marka var. Ancak bu yöntemi sistematik olarak kullanan şirketleri bulmak pek kolay değil. Manga Reklam Ajansı Başkanı Vahap Ergüt “Ben Türkiye’ye baktığımda ağızdan ağza yayılma metodunu uygulayan marka göremiyorum” diyor. Proximity İstanbul’dan Nihan Karayazgan ize “Üzülerek görüyoruz ki Türkiye’deki markalar bu denize atlamış değil” diyor. Markalar bu işin ayırtına yeterince varmasalar da tüketicilerin ağızdan ağza paylaşımları her geçen gün artıyor. Anneyiz.biz, Bebegimbenim.com, belli markalarını birbirlerine öneriyor yada kötülüyor. Hatta bazı kadın doğum uzmanları bu sitede tavsiye yoluyla adeta şöhret olmuş durumda. Örneğin bir kreş bu sitede kötülendiyse müşteri bulması oldukça zorlaşıyor. Dolayısıyla bu alanlar, markalar için takip edilmesi gereken önemli mecralar oluyor.

Küçük Armutlu’da sosyete kasabı olarak ünlenen Dükkan, ağızdan ağza pazarlama için bir örnek. ÖDTÜ’de işletme lisansı okuyan eski bir inançsı olan Emre Mermer, ünlü restoranlara ve üst gelir grubundan müşterilere et satıyor. Dükkan’da ağızdan ağza pazarlama yapmak isteyenler için çok önemli şifreler var. Bunlardan bir tanesi sıra dışı bir hikaye yaratmak. Dükkan’a giren bir müşterinin akşam evinde anlatacak bir hikayesi mutlaka oluyor. Örneğin Emre Mermer bu şirin gecekondu semtindeki dükkanında caz müzik dinliyor. Kasayı koyduğu masasında bir Macintosh bilgisayar bulunuyor. Mermer, gelen müşteriye etin nasıl pişeceğinden etin kesim ayrıntılarına kadar pek çok ayrıntıyı anlatıyor. Gelen müşteriye bu bilgileri anlatarak kasapta yaşadığı ilginç tecrübeleri paylaşmak istiyor. Emre Mermer, “Sıradan inanmam, farklı olanı severim” diyor. Dükkanında da bu farklılığı ortaya koymaya çalışıyor. Çünkü ağızdan ağza yayılan sıra dışı olandır.

Dükkanın şekli, poşetin tipi, elemanların giyim tarzı, işin sıra dışılığını gösteriyor. İyi et vermeye oldukça özen gösteren Emre Mermer, ağızdan ağza yayılmanın sırlarından birinin de rol modellere ulaşmak olduğunu söylüyor. Gerçekten de bu tarz kişilere ulaşmak yayılmanın hızını katlayabiliyor. Halbuki ilk günlerde Dükkan’ın müşterisi hiç de fazla değilmiş. Ancak müşteri sayısı katlanarak artmış. Mermer, “Kimisi şirketim 3 ayda patlasın istiyor. Halbuki 3 ayda patlayan işin karşılığını veremezsin. Çünkü altyapısı olmaz” diyor. Uzun vadede efsane olmayı amaçlıyor Emre Mermer. Tıpkı Harley Davidson gibi…

Türkiye’de ağızdan ağza pazarlama ile yayılan markalar Dükkan ile sınırlı değil. Günlüğü 8 YTL’ye araç kiralayan genç girişimci Cemal Serhan Oralkan’ın kurduğu Carpuzz hiç reklam yapmadan ağızdan ağza 2 bin müşterilik bir portföye ulaşmış. Carpuzz’un bu kadar hızlı duyulmasının ardında fiyatların düşük olması yatıyor. Bu düşük fiyatlar da otomobillerin üzerine alınan reklamlar sayesinde belirleniyor. Carpuzz 2 bin müşteriye sadece 2 yılda ulaşmayı başarmış.

Pek çok eve ağızdan ağza giden bir marka daha var: Sinbo Ekmek Makinesi. Bu ekmek makinesi son günlerde en çok konuşulan markalardan biri haline geldi .Daha sonra Sinbo çeşitli reklamlar kullanmış olsa da, asıl yayılması ağızdan ağza oldu. Örneğin www.tarcininmutfagi.com adlı bir sitede resmi bulunan Sinbo Ekmek Makinesinin altına 450’ye yakın yorum girilmiş. Bu inanılmaz rakam Sinbo markası için hoş bir veri olsa gerek… İnternette ağızdan ağza yayılan markaların sayısı ise epey yaygın… Yemeksepeti.com, Gmail, İtiraf.com gibi siteler bu yolla ziyaretçi sayısını her geçen gün arttırıyor.

El Bombası Gibi

Ağızdan ağza pazarlamaya ihtiyatlı yaklaşan pek çok kesim var. Bu kavramın da kötüye kullanılacağını düşünenler yok değil. Örneğin şirketlerden para alan ve bu para karşılığı çevresini ikna etmeye çalışan, şirketin elemanı olduğunu ise söylemeyen kişiler ortaya çıkabilir. Siz bir dostunuzun iyi niyetine güvenebilirsiniz, halbuki o kişi şirketin pazarlamacısı olabilir. BZZ Agent CEO’su Dave Balter bu konuda net. “Bazı firmalar, hala gizli pazarlama yöntemlerini kullanıp, insanlara para ödeyerek sıradan müşterileri gibi davranmalarını sağlıyorlar. Bu etik değildir, kötüdür. Bu sadece ürünü zedelemez, etik ve yaratıcı bir program yapmaya çalışan pazarlama firmalarını da zedeler” diyor. Bu konuda Walmart iyi bir örnek. Blog sahibi 2 kişi, sanki sıradan bir Walmart müşterisiymiş gibi bloglarında süpermarket zincirinin erdemlerini anlatır. Ancak bu iki kişinin Walmart’ın para karşılığı tuttuğu kişiler olduğu ortaya çıktı. Bu da markaya ciddi zararlar verdi ve aylarca konuşulan kötü bir ağızdan ağza yayılma örneği gerçekleşti. Görünen o ki, ağızdan ağza pazarlamayı güvenilir yollardan uygulamak en önemlisi… Havva’yı kandırıp Adem’i kandıran şeytan gibi sonsuza dek lanetlenmemek için dürüst olmak gerek.

Walmart örneğinde görüldüğü üzere kötü şöhret de çok hızlı yayılabiliyor. Jay H.Baker Retailing Initiative’ın 1186 kişi üzerinde yaptığı araştırmaya göre mağazada karşılaştığı olumsuz durumlarla ilgili olarak tüketicilerin sadece yüzde 6’sı mağaza yönetimi ile irtibata geçiyor. Yüzde 31’lik bir kısım ise arkadaşlarına, akrabalarına, tanıdıklarına bu olumsuz durumdan bahsediyor. O yüzden bu metod bir nevi el bombası… Elinizde patlamaması için gerçekten dürüst olmanız ve iyi bir marka yaratmanız gerekir. Örneğin New York’taki KFC/Taco Bell’ i istila eden farelerin görüntüsü bir müşteri tarafından Youtube’ a atılınca, kötü şöhret adeta ışık hızı ile yayıldı. Ağızdan ağza pazarlama devrinde bu tarz hatalar onarılması zor sonuçlar yaratabilir.

Reklama Alternatif Mi?

Bazı reklamcılar ağızdan ağza pazarlama yöntemini bir nevi safsata olarak değerlendiriyor. Gerçek reklamların yerini asla alamayacağını düşünüyor. Lunapark Ajans’ın Sahibi Kerem Yavi, “WOM bizim için yeterli bir pazarlama tekniğidir diyenlere, ürünlerinin kaderini hangi yetkili ağızlara bıraktıklarını sormamız lazım. Kendilerine şimdiden geçmiş olsun diliyorum” diyor. Ancak ağızdan ağza pazarlamayı geleneksel reklamlara tamamen alternatif olarak görmek yanlış. Reklamcılar, ürünün ağızdan ağza yayılmasını geliştirecek alanlara odaklanmak, o alanları geliştirmek durumunda. Zeki Yüksekbilgili, “Ağızdan ağza pazarlama, kendiliğinden olacağı gibi, yapılandırılmış bir strateji ile de ortaya çıkabilir” diyor. Bu stratejiyi yaratacak olanlar ise reklamcılar. Yüksekbilgili’ye göre, klasik mecraları reddetmek mümkün değil. “Ağızdan ağza pazarlama, kesinlikle klasik mecralardan bağımsız bir yöntem değildir. Klasik mecralar ile desteklenmelidir. Aksi halde başarılı olma şansı yoktur” diyor Yüksekbilgili.

Ağızdan ağza pazarlama çağımızın yeni pazarlama fenomeni. Word Of Mouth Marketing Association’a bağlı Millward Broun adlı şirketim araştırmasına göre ABD’li tüketicilerin yüzde 74’ü, İngiliz tüketicilerin yüzde 64’ü bir şey alırken arkadaşlarına, komşularına soruyor. Üstelik bloglar, forumlar, komünite siteleri artıyor. İnsanlar birbirlerinin fikirlerini daha çabuk öğreniyor. Sıra dışı ve ilgi çekici olan ürünler hızla yayılıyor. Pazarlamacılar bu alanlarda öne geçmek için kafa yormak, efsane gibi dilden dile dolaşan ürünler hazırlamak zorunda. Yapılacak klasik reklam çalışmaları da bu efsaneye hizmet etmeli. Peri kızı Cbyl’nin uzun yaşam sırrı gibi mitoslar yaratan markalar kazanacak. Cephe alanların yada bu yöntemi eline yüzüne bulaştıranların işi hayli zor olacak.

Pazarlamanın Yakın Geleceği

Önce rakamları ortaya koyalım;

• 2005 sonu itibari ile Dünya da internet kullanan kişi sayısı 1 milyarı aştı. Bu kullanıcıların %84,5’lik kısmı interneti düzenli olarak kullanıyor.

• 2005 yılında, Türk şirketlerinin %88’i bilgisayar kullanıyor, %80,43’ünün internet erişimi var.

• 2005 yılında, Türkiye’deki şirketlerin %48,20’sinin çalışan bir web sitesi var.

• 2004 verilerine göre Türkiye’de evlerin %8,66’sında internet erişimi var.

• Türkiye’de 7,3 milyon internet kullanıcısı var.

• Çevrimiçi açık arttırma sitesi gittigidiyor.com’da 2006 yılı içerisinde 255.000’den fazla açık arttırma sonuçlandı, günde 320.000 ziyaretçi siteyi dolaştı.

• 2006 yılının ilk 3 ayında, ABD’deki internet reklamcılığı %38 artarak 3,9 milyar $’a ulaştı.

• Internette günde ortalama 75.000 yeni web günlük oluşturuluyor ve kullanıma açılıyor.

• Nisan 2006 itibari ile mevcut web günlük sayısı 35,3 milyon.

• 2006 yılında Pazarlama ve Reklam Giderlerinin akacağı kollar arasında en büyük dilim %79 ile interaktif pazarlama, ardından deneysel pazarlama (virüslü pazarlama, gerilla pazarlama…) geliyor.

• 2005 yılında internet reklamcılık gelirleri %30 artarak 12,5 milyar $’a ulaştı.

• 2006 yılında 15,000 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, satın almada en etkin medya “Ağızdan ağıza pazarlama”

• 2007 yılında Dünya’da 500 milyon cep telefonu kullanıcısı olacak.

• 2003 yılında Avrupa’daki operatörler, M-ticaretten 23 milyar $ kazandı.

• Türkiye’de TRT’nin televizyon kanalları haricinde 24 ulusal, 16 bölgesel ve 224 yerel televizyon ile 36 ulusal, 108 bölgesel ve 944 yerel radyo kanalı faaliyet göstermekte.

• Türkiye’de, 2005 yılında reklam sektörü %30 büyüyerek 1,7 milyar $’a ulaştı. 2006 yılında sektörün 2,0 milyar $’a ulaşması bekleniyor.

• Türkiye’de 2004 verilerine göre TV reklamlarını “gereğinden fazla yoğun” bulanların oranı %77.

• Avrupa’da ortalama çalışanların %52’si, günde 2 saatini gelen e-postaları okumak için harcıyor.

• 2004 yılında sanal POS ile Türkiye’de 7.617.446 işlem yapıldı.

• 2004 yılında Türkiye’de kayıtlı kredi kartı sayısı toplam 29.978.243’a ulaştı.

Bunların hepsini bir araya getirdiğimizde, sayısal devrimin bizim haberimiz olmadan –haberimiz olup olmamasını da pek önemsemeden gerçekleşmiş olduğunu kabul etmek zorundayız. Peki bu sayısal devrim, neleri değiştirecek?

Bu devrimin binlerce sosyal ve ekonomik olguyu etkileyeceği ve birçoğunu da değiştireceği bir gerçek ama bu devrim ile en çok değişen şey kişiler, yani bizler..

Bizlerin değişmesi demek, tüketicilerin değişmesi demek, tüketicilerin değişmesi demek, tüketicileri etkilemek için çabalayan pazarlamanın değişmesi demek.

Peki yeni pazarlamada neler farklı olacak?

Teknolojinin Kullanımı Artacak:

Pazarlamada kullanılan teknoloji artacak. Bu gün zaten internet sayesinde pazarlama inanılmaz etkin silahlar kazanmış durumda. Sadece internet üzerinden yapılan tanıtım faaliyetleri (web siteleri) ve iletişim kolaylıkları (e-posta, messanger yazılımları) ile sınırlı kalmayan bu silahlar, özellikle kişisel yayınların (bloglar) devreye girmesiyle inanılmaz boyutlara ulaştır.

Pazarlamada teknoloji kullanımı internetin yanında özellikle mobil pazarlamada etkin olacak. Artık tüketiciye yönelik yapılan kampanyaların çoğu, daha odaklı olabildikleri için cep telefonları üzerinden yapılacak. Ayrıca m-pazarlama sayesinde ROI (yatırım dönüş oranı) ölçülebildiğinden, daha çok tercih edilen bir mecra olacak.

İnternet ve mobil teknolojilerin dışında da, yeni teknoloji kullanımı pazarlamanın en temel özelliği olacak. Artık pazarlamacıların yeni teknolojilerle barışık, kolay uyum sağlayan kişiler olması da gerekiyor.

Pazarlar Küçülecek:

“Herkese satmak”, artık her pazarlamacının hayalinde olan, geçmişi anarken kullandığı terimlerden biri haline geldi. Artık şirketler, yoğun rekabetten kendilerini uzaklaştırabilmek için “mikro pazarlar” yaratmaya ve bu pazarları korumaya çalışıyorlar. Mikro pazarlara odaklanmış şirketlerin uzmanlıkları da artıyor, dolayısıyla bu pazarı korumak, hem bu uzmanlıklarından hem de pazarın diğer rakiplere cazip gelmemesinden dolayı daha kolay hale geliyor. Pazarların küçülmesiyle birlikte, hedef kitle artık bireyler haline gelecek.

Reklamın Pazarlamadaki Etkinliği Azalacak:

Reklamlar, 20.yüzyılın mucize markalarının yaratılmasına sebep oldular. Ama artık çok da fazla işe yaramıyorlar. Çok sık, çok fazla kullanıldıklarından, artık hedef kitle reklamlara karşı kayıtsız; reklamları izlemiyorlar, okumuyorlar. Tüketiciler, bir firmanın reklam verebilmek için ne kadar para harcadığıyla ilgilenmiyor, kanalı zaplıyor, sayfayı çeviriyor, mesajı siliyorlar. Tüketicilere daha evvel reklamlarla verilen mesajların doğru çıkmaması, ve mesajların çok fazla olması, tüketicilerin reklamlara olan inancını kaybetmesine yol açtı. Artık tüketiciler reklamın abartılı, taraflı ve hatta aldatıcı olduğuna inanıyor

Halkla İlişkilerin Etkinliği Artacak:

Reklamların etkinliğinin azalması sebebiyle, pazarlamanın tanıtım işlevini yerine getirecek yeni araçlara ihtiyacı var. Reklamların inandırıcılığını ve güvenini kaybetmesi sebebiyle, pazarlamacılar artık sıkı sıkıya halkla ilişkilere sarılmak zorunda kalacaklar. Halkla ilişkiler, reklamla kıyaslandığında çok daha ucuz ama çok daha zor kontrol edilebilir. (Reklamları istediğiniz zaman, istediğiniz mecrada planlayarak yayınlatabilirsiniz.) Ama etkisi, reklamla karşılaştırıldığında çok daha fazla. Satın alma karar sürecinde, reklam yerine halkla ilişkileri kullanmak, yapılan promosyon aynı kaldığı sürece çok daha etkin. Artık firmalar Hİ kampanyalarını tasarlamakla kalmıyor, gerçekleşmeleri için toplu dua ayinlerine çıkıyorlar!

Farklılaşma Daha Fazla Önem Kazanacak:

Pazarlama tanımlarını bile değiştiren müthiş bir süreç içerisine girdik. Artık söz konusu olan, mal ve hizmetlerin bolluğu. Kıtlığı çekilen tek şey ise müşteri. Pazarda, her ürün ve hizmetin daha ucuzu, daha pahalısı, daha kalitelisi, daha kalitesizi mevcut. Rekabet, olabileceği en üst seviyeye ulaşmış durumda ve işte kötü haber; daha da artacak.

Bu rekabet çerçevesinde, aynı ürünü veya hizmeti piyasaya sunmak, görünmez hale gelmek demek. Görünür olmanın tek yolu ise rakiplerden farklı olabilmek. Pazarlama, artık tamamen farklılık üzerine odaklanmak zorunda. Ürününün veya hizmetin, sunuş biçimlerinin, yanal özelliklerinin farklı olmadığı durumlarda, sunumu yapanın pazarda hiçbir şansı yok. Pazarlama, artık sadece farklılaşmaya odaklanacak.

Pazarlama Yeni Müşteriler Yerine Mevcut Müşterilerine Odaklanacak:

İşletmeye yeni müşteri hesapları katmak pazarlamanın başından beri üzerinde sürekli tartıştığı, değer verdiği konu olsa da, yeni müşteri bulmanın yüksek maliyetleri ve yeni müşteriyi elde tutmanın maliyetleri artık pazarlama bütçelerini zorlar duruma geldi. Yeni müşteriyi bulmak için yaptığınız tanıtım harcamalarının yanında, çalışmaya başladığınız her yeni hesap, size yeni ödünlere, indirimlere şirketler karlılıklarının büyük çoğunluğunu kaybetmeye başladılar. Pazarlamacılar yeni bir kaynağı keşfetti; mevcut müşteriler!

Mevcut müşterileri elde tumanın maliyeti hem daha düşük, üstelik küçük fiyat artışlarına karşı genelde tepkisizler. Bu yüzden pazarlama odak noktasını mevcut müşterilere çevirmeye devam edecek. Her firma, “sürekli alan müşteri” yaratacak merkezler haline gelecek. Hatta daha da ileri gidip, kendi sözcülüklerini yapacak “fanatik müşteri” yaratan merkezler haline gelmeye çalışacaklar.

Bir de kötü haber, işletmeler ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, her sene mevcut müşterilerinin %10’unu kaybediyorlar…

Satın Almada En Etkin 10 Medya

BIGResearch‘ün 15.000 kişi üzerinde yaptığı Eşzamanlı Medya Kullanım Anketi araştırmasına göre, “Satın Almada En Etkin 10 Medya” aşağıdaki şekilde sıralanmış;

1- Ağızdan ağıza

2- TV

3- Kuponlar

4- Gazete insertleri

5- Okunmuş Makaleler

6- Direkt postalar

7- Dergiler

8- Dükkan içi promosyonlar

9- Kablolu TV

10- Internet Reklamları

Aynı araştırmada, “Elektronik Ürünler İçin Satın Almada En Etkin 10 Medya” olarak sıralama ise şöyle;

1- Ağızdan ağıza

2- Okunmuş Makaleler

3- TV

4- Gazete insertleri

5- Dergiler

6- Internet

7- Dükkan içi promosyonlar

8- E-posta

9- Kablolu TV

10- Internet Reklamları

Pazarlamayla ilgili karar mercilerine duyurulur!